Dünyayı kasıp kavuran, en çok izlenen dizidir Game of Thrones.
İlk çıktığı zamanlar küçüktüm, çok dizi kültürüm yoktu açıkçası. 2015 – 2016 yıllarında arkadaşlarım izlemeye başlayınca, bir merak sarmıştım. Zaten o zamanlar, şimdiki popülerliğine kavuştu dizi. Her neyse, bende bir huy vardır, öyle çok popüler olan şeylere karşı ön yargılıyım. Bu nedenledir ki başlamadım diziye, ta ki şimdiye kadar.
8. sezon başlamadan önce, herkes izleyince dayanamadım, başladım. Dizi o kadar sardı ki, 1 ayda 7 sezonu birden sildim süpürdüm -uykumdan feragat edip diziyi izliyordum-.
Dendiği kadar varmış. Westeros’un içindeki hikayeler, karakter gelişimleri, “You know nothing Jon Snow” ve “Winter is coming” gibi replikler hemen içime işleyiverdi. Dizi, 7 sezon boyunca kanımca harika ilerledi. Özellikle beğendiğim noktalar, Ned Stark’ın idamı ve Red Wedding gibi hiç beklenmeyen olaylardı. Ben diziyi çok kez spoiler yiyerek izledim fakat bunları bilmiyordum, iyiki de bilmiyormuşum. 7. sezonun sonuna kadar her şey harikaydı.
7. sezon da biraz dahil olmak üzere, 8. sezon da dizi biraz bozdu. İzleyenler genelde çok bozdu der fakat bence öyle değil, çeşitli noktalar var. Winterfell Savaşı’nda Akgezenlerin bir bölümde harcanması biraz garibime gitti. Sonuçta, Ned Stark’tan başlayarak adamlar o kadar sezondur “Winter is coming” diyip duruyordu.
Daha başka, önceki sezonlarda sürekli beklenmedik şeyler gerçekleşti. Fakat 8. sezonda, ne beklediysem o gerçekleşti. Dany’nin ölümü, Bran’ın kral oluşu, hepsi beklediğim hareketlerdi. Ayrıca karakter gelişimi mükemmel işlenmiş Jamie Lannister ve Jon Snow karakterleri, kanaatimce harcandılar. Bu karakterler daha güzel değerlendirilebilirdi.
Sözün özü, yaklaşık 2 ay gibi bir sürede izlediğim bu dizi bana çok şey kattı, çok etkilendim. Popüler olan şeylere karşı ön yargımı da kırarak, yaz ayımı birçok film, dizi ve kitaba ayıracağım. LOTR, Harry Potter, How I Met Your Mother gibi dizileri de bitirerek, kendimi daha tamamlanmış hissedeceğim sanırım..
Bu arada, gerçekten efsane diziydi..