Benim projem, bildiğiniz gibi tarih, medya, politika ve kültür üzerine. Bu yüzden, insanların politik anlayışı da bizim için veri niteliği taşıyor. Ülkemizin yüzde 60’ından fazlası politikayı Kurtlar Vadisi’nden öğrendiği için, bu diziyi izleme gereği duydum, ama sadece ilk 97 bölümü, çünkü Pusu dediğimiz bölümlerin politikayla pek alakası yok. Buyurunuz, Kurtlar Vadisi ilk 97 bölüm incelemesi..
Dendiği gibi, her ne kadar doğrudur bilinmez ama Kurtlar Vadisi ilk 97 bölüm politikayla içli dışlı. İlluminati kavramını bunlar getirmiş Türkiye’ye. Pek çok olayın arkasında derin devletin olduğunu bunlar belirtmiş hep.
Tek bir eksiklik gördüm dizide, Polat’ın Elif’in mezarının başında ölmeyi beklediği ünlü bir sahne var, o sahneyi 97. bölüm final sahnesinde görmek isterdim.
İkinci başka bir husus da, en sevdiğim karakterlerden ilk üçü. Kuşkusuz bunlar, Süleyman Çakır, Laz Ziya ve Halo Dayı. Yok böyle karakterler ya.
İzlenmesi gerekir mi bilinmez ama, dendiği gibi insanı etkileyen bir Türk dizisi, senaryo ise gerçekten iyi.
Edit – 2023 Ekim ve Sonrası… Kurtlar Vadisi İlk 97 Bölüm’e Tekrardan Bir Bakış
Şimdi ben bu yazıyı ilk defa Temmuz 2019’da yazmışım. Benim projem dediğim proje de Ataforum projesiydi, tanıyanlar hatırlar:) Sonra Kurtlar Vadisi İlk 97 Bölümü tekrardan 2022 baharında izlemiştim, Full HD bölümleri youtube’a yüklenince. Erasmus’taydım o ara, iş yaparken kenarda izliyordum. Şimdi ise, tekrar başlamak istedim. Her izleyişimde yeni bir şey yakalıyorum dizide. Her bölümü özetlemek istiyorum aslında.

1. Bölüm
Kosova’da 2. katiplik yapan Ali Candan, mentörü, derin devlet ajanı Aslan Akbey tarafından yeni bir görev için Türkiye’ye çağırılıyor. O sırada Türkiye’de bir haftada 3 cinayet işlenmiş, Barış Bulmaz, Önder Zülfi Koçar ve Behiç Türkcan. Amaç, yeraltı dünyasının lider konseyi tarafından belirlenen karar ile kadro güncellenmesi. Öldür ve yerine kendi adamını sok, güncelle. Bu öldürme işini ise konsey yetkisiyle Süleyman Çakır yapıyor. Çakır tetikçi. Konsey ise Mehmet Karahanlı liderliğinde bir konsey. Bir yılda akladığı para yaklaşık 125 milyar dolar. Büyük para. İlk bölümde, konseye kumarhaneci Tombalacı Mehmet’de katılıyor. Ali Candan’a verilen görev, bu konseyi tüm bağlantılarıyla çökertip ifşalayarak mafyayı bitirmek. Bunu kanıtlarla yapmak gerektiği için amaç öldürmek değil, içeri sızıp tüm foyaları dökmek. O yüzden yeni bir kimlikle bu yola girmesi lazım, yeni kimlik ise Polat Alemdar.
“Sonunu Düşünen Kahraman Olamaz”
2. Bölüm
“Kendi hikayesinden memnun olmayanlar başkalarının hikayelerinde yaşarlar.”
“Senin o doktorların var ya şef, ameliyatı eksik yaptılar. Her şeyi değiştirdiler, peki ya kalbim? Kalbim şef?”
Ali Candan’ın yüzü değişti, Polat Alemdar oldu. Yeni kimliğine alışmaya çalışıyor, yeni hayatını ezberliyor. O sırada, yeraltı dünyası isimlerinden ve yine konsey emri altında çalışan Şevko, Ali Candan’ın ailesinin yaşadığı mahalleye çökmek istiyor, o arazileri ucuza kapatmak istiyor, Kanlıca Sırtlarına. Aynı zamanda hem Şevko, hem Çakır, yeni bir kumarhane açış izni bekliyor. Bu da aralarında bir soğuk savaş yaratıyor. Ortada üç durum var, yeni hayatına alışmaya çalışan Polat Alemdar, Şevko ve Çakır arasındaki soğuk savaş, Polat’ın, yani Ali Candan’ın ailesine bulaşan Şevko. Şevkoya direnen de Elif Eylül var, avukat ve aynı zamanda Ali Candan’ın nişanlısı. Ali Candan’ın sahte ölümünden (ki bunu kimse bilmiyor tabii) sonra kendini kaybedip işe güce veren, mafyaya bulaşan (yukarıdaki olay) birisi. Bu inadı, ofistekilere de mahalleye de zarar veriyor.
3. Bölüm
“Her şeyin bir zamanı var evlat, her şeyin. Yaşamanın, sevmenin, ölmenin.”
Bu bölümde ilk defa Çakır’ın ailesini, Ömer Baba’nın ebrularını görüyoruz. Ömer Baba, Ali Candan’ın babası, mahalle müezzini.
Şevko’nun iyice bastırmasından dolayı Elif ve Ömer Baba Duran Emmi’ye yardıma gidiyor.
Aslan Akbey Polat’a bir sahnede omlet yapıyor, o esnada Polat’ın Aslan Akbey’e dediği laf: “Omlet yapmak ihtilal yapmaya benzemez.” İhtilalde derin devletin parmağı mı var?
“Çakır ortadan kaldıracağın bir hedef değil. Ona bir nefes kadar yaklaşmanı istiyorum.”
“80’den sonra kabadayılık yerini mafyaya bıraktı.” Ömer Baba’nın Elif’e anlattıklarından bir cümle. Duran Emmi’yi beklerken.
Bu bölümde konseyde Şevko ve Çakır’ın kumarhane izni konuşuluyor. Hangisine verilecek diye.
Bu bölümlerde Laz Ziya, konseyin silah kaçakçısı üyesi, karadeniz şivesiyle konuşuyor, sonradan düzeliyor.
Çakır’ın çocuklarla futbol oynadığı bölüm bu bölüm.
Duran Emmi, Ömer Baba’nın ricası üzerine Şevko’nun ofisine gidiyor, ikazda bulunuyor. Şevko hem kibar hem sert şekilde karşı çıkıyor çünkü karar büyüklerden geldi.
Şevko, konseyden izin kendisine gelecek sandığı için kumarhane aletlerini erkenden getirmiş.
Çakır ve Şevko, konsey tarafından çağırılıyor. Duran Emmi, Ömer baba’nın evine koruma tutuyor.
Kumarhane iznini Çakır bu bölümde alıyor.
Elif Eylül’ün şevkolara açtığı davadan dolayı ofise baskın yemesi ve ofis arkadaşlarının hırpalanmasından dolayı ofistekiler Elif’e trip atıyor.
“Emmi, bir tür mahkeme.”
Farklı bir görev farklı bir dünya. Ağzın sıkı, gözlerin açık, fermuarın kapalı olsun yeter. Polat’ın Kurtlar Vadisi’ne girişi bu bölümde, Duran Emmi’nin yanına, arabasını sürmeye başlamasıyla başlıyor.
“Cesaret ya iyilerin erdemi olacak, ya da zorbaların silahı. Seçim sizin.” Elif’in avukat arkadaşı Canan’ın Elif’in istifa isteği üzerine ofistekilere kestiği nutuktan bir cümle.
“Adamın hasını, kahpesinden ayır. Düşmanın bile olsa, mert birine rastladın mı, onu satma yeğenim. İcab ederse cezasını kes, ama satma.” Duran Emmi’nin Polat’a arabaya ilk bindiklerinde söylediği sözlerden bir cümle.
Polat’ın aleme girişi hızlı oluyor çünkü Şevko bildiğiniz üzere Ömer babaları ve Elifleri rahatsız ediyor. Polat’da mahalleye göz atmaya Seyfo Dayı ile gidiyor. Seyfo Dayı, Duran Emmi’nin yanında takılan eski kabadayılardan.
Polat’ın aleme girişi, adım Polat diyişi, Şevko’nun adamlarını tehditi ile başlıyor.
4. Bölüm
Elif mafyayla tanışmanın sendromunda. Deli Hikmet ile birlikte dertleşmeler başlıyor, Polat onları uzaktan izliyor.
Ayrıca Polat artık alemde zikrediliyor. Şevko ve Çakır tarafından.
“Polat diye bi adam çıkmış ortaya”
“Polat kim lan?”
Polat yeni hayatına alışamıyor daha.
Elif’in annesini ve kardeşini ilk defa bu bölümde görüyoruz doğru düzgün. Annesi asabi, kardeşi Eren ise saygısız.
Aslan Akbey, Polat’ın Elif’in bu kadar yakınında olmasından rahatsız. Bir yandan Karahanlı’nın hamlelerini tüm gazetelerden izliyor.
Şevko’nun makinelerini Çakır’a satmaya çalışıp beceremediği, “Ulan yalan söylüyor!” repliğini söylediği bölüm bu bölüm
Nakliyeci Sefer bu bölümde ilk. Çakır’la akdi imza atıyorlar.
Şevko Kanlıca’daki evlere yeşilleniyordu hatırlarsınız. Elif Eylül’de onları savunuyordu. Oradaki ev sahipleri, korkudan mıdır bilinmez ama tapularını Şevko’ya götürüyor.
“Bi insan oğluna bu ismi nasıl koyar? Hakediyor mu bari?” Polat’ın Memati’yle tanıştıktan sonra Seyfo Dayı’ya sorması.
Çakır bu bölümde Meral’in yattığı adamı öldürüyor. Takım elbiseden çakıyor.
Derya, Çakır’ın kardeşi tam bir deli. Yanındaki adam bacağına baktı diye silahı çekip sıkıyor.
Polatla Aslan Akbey’in sonraki ilk buluşması Gazete okumak üzerine. Bu detayı ve sahneyi mutlaka izleyin. İki-üç farklı haberi kombine edip mükemmel bir analiz yapıyor Aslan Amca.
“O 3-5 kişi benim bütün geçmişim!”
“Senin geçmişin falan yok!”
“Tamam geçmişimi sil, ama ailemi, geride bıraktıklarımı koru.”
Sonra farkediyoruz ki Şevko, Elif Eylül’ü öldürmeye çalışıp otoparkta suikast düzenleyince Aslan Akbey’in adamları onu kurtarıyor.
“Pek hoşgelmedik emmi.”
“Keyfin bilir..”
Şevko, Emmi’nin yanına gidince aldığı cevap.
Şevko ile Polat’ın ilk yüzyüze geldiği bölüm bu.
Aslan Akbey, Elif Eylül’ü öldürmeye çalışan adamı Duran Emmi’nin kahvesinin önüne atıyor. Şevko’da, Duran Emmi’de şaşırıyor tabii.
5. Bölüm
“Bir yanda emmi, bir yanda Şevko. Çakır ise pusuda. Savaş başlıyor.” Aslan Akbey
“Barış romantiklerin işidir beyler, savaş ise çağımızın bir gerçeği.”
Savaş için her şey hazırdı. Avusturya prensinin vurulması gerekiyordu o kadar.
Konseyin Amerika – Irak savaşı hakkında yaptıkları yorumlar akılalmaz derecede gerçekçi ve ekonomiye bağlı. Mükemmel analiz.
Hikaye aynı anda birçok şeyi içeriyor. Ali Candan – Elif Eylül ilişkisi, Elif Eylül’e düzenlenen suikast, Duran Emmi – Şevko savaşı, Aslan Akbey’in planları, Polat’ın alışma süreci, konseyin çalışmaları, Çakır’ın kumarhaneyi açışı vb. Hepsi de bir şekilde birbiriyle ilişkili. Mükemmel bir senaryo.
Gökhan Kırdar farkı ya. Müzikler aşırı iyi ve müziklerin yerleştiği yerler mükemmel ötesi.
“Yoksa seni bulunduğun yere getirenler, ordan almasını da bilirler.” Kılıç’ın Şevko’ya atarı.
Şevko, Çakır’ın üstünde olduğu mekanlardan haraç alıyor. çakır’ın buna bir şey yapmaması tamamen siyaset. Çakır, savaşı başlatan olmak istemiyor. Akıllı oynuyor.
Ömer Baba’nın ebru yaptığı, öğüt verdiği sahneleri çoğu kişi atlıyor ama şöyle bir şey var, diziye ve yaşananlara müthiş bir anlam yüklüyor bu maneviyatlar, sahneler. Mutlaka izlenip, dinlenip özümsenmeli bu sahneler.
Şevko ile Çakır yavaş yavaş yüzyüze düşmanlaşmaya başlıyor. Şevko Çakır’dan para istiyor.
İlk kurşun Şevko’dan gelmeli Memati…
Kurtlar Vadisi’nin en sevdiğim yanı bu. Maneviyat, siyaset, hayat ve aksiyonu hep bir arada ve iç içe veriyor insana.
Polat (Ali Candan) ve Elif hala çok fena acı çekiyorlar. Hakeza Deli Hikmet, Ömer Baba ve Nazife Anne’de öyle.
Bu bölümde Derya Çakır’ı ve Süleyman Çakır’ı, ailesini daha yakından tanıyoruz, Çakır’ın geçmişini, pilav satışını görebiliyoruz.
Çakır’ın Şevko’nun kuzeninden haraç kestiği bölüm bu. Efsane bir strateji, parayı Şevko’nun bir cebinden alıp diğerine koymak.
Şevko’nun Duran Emmi’nin mekanına saldırı düzenleyip Polat’ın onları kurtarması, ve ardından Çakır’ın ona borçlanması.
“Sana canımızı borçlandık Polat. Canpolat. Bundan böyle kardeşiz.”
“Dostun dostumdur, düşmanın düşmanım.”
6. Bölüm
Şevko – Duran Emmi düşmanlığı resmileşti artık. Alem biliyor.
Polat’ın silah söktüğü sahne.
“Sen beni öz yeğenin say, ben senin gençliğin olayım.”
Derya ile Polat bu bölüm tanışıyor.
Özellikle Baron’un uluslararası bilgilerine erişmek istiyor Aslan Bey. Daha fazla hızlanmak istiyor. Amerika Irak savaşının oldukça fazla konuşulduğu bölümlerden.
“Bin kere ölemem, ama istersen bin kere öldürürüm. Kendine iyi bak şef.”
Elif neredeyse deliryumda. Ali’yi rüyasında gördü diye aynı şekilde ölmek isteyip kaza yapıyor kendi kendine.
Aslan Akbey’in, savaşı körüklemek ve çatışmaları artırmak için, Polat’ı daha aktif kılmak için Duran Emmi’yi öldürdüğü sahne bu sahne. Tabii bunu kimse bilmiyor şimdilik, Polat bile. Herkes Şevko’nun öldürdüğünü düşünüyor.
“Alem senin gibi bir adamın intikamını alan adama saygı duyar.”
“İşte bu yüzden Emmi, sen bile olsan, iki kişinin bildiği sır değildir.”
“Vatan saolsun. inne ileyhi ve inne ileyhi raciun Muhammeden Resulün.”
Polat, Ali olduktan sonra Ömer Baba’yı ilk defa Duran Emmi’nin cenazesinde görüyor.
“Sen haklı çıktın canpolat. Biz burada racon konuşacağımıza raconu kesseydik işler böyle olmazdı.”
Ali Candan’ın evlatlık olduğunu bu bölümde anlıyoruz tam olarak. Duran Emmi’nin Elif ve Hikmet’e söylemleriyle.
“Dünyasına, dünyasına. Aldanma dünyasına. Dünya benim diyenin dün gittik dün yasına.”
Ömer Baba, sırrımızı başkalarıyla paylaşırsak o sırrın kölesi olacağımızı, içimizde tutarsak o sırrın bizim kölemiz olacağını söylüyor. Ardından da ekliyor: “İki kişinin bildiği sır değildir.” Aslan Akbey ile aynı sözü söylemesi ilginç.
Polat ve Çakır, Çakır’ın yazıhanesinde Şevko hakkında konuşuyorlar.
Şevko, Emmi’yi öldürmeleriyle ilgili korku ve şüphe içinde. Belirsizlik onun için baya kötü oluyor.
Kılıç, Çakır ve Şevko’yu çağırıyor. Çakır, Polat’a yazıhanede beklemesini söylemesine rağmen Polat Çakır’ı gizlice takip ediyor.
Kılıç, Çakır ve Şevko’yu azarlıyor çünkü denge için bu ikisinin barışık olması şart.
Şevko, Kılıc’ın yerinden çıktıktan sonra Polat onu takibe alıyor. Yeri buluyor ama hamle yapmadan önce Çakır’ın yanına geliyor. Çakırla hafif bir tartışma yapıyorlar. (Devlete mi çalışıyorsun sen?)
“Polat Alemdar’ın Şevko’yu öldürmeye geldiğini haber ver.”
“Polat. Kimine göre canpolat, kimine göre can alan polat.” Polat, Şevko’yu tehdit ederken parasını da alıyor. Sonra o parayı naptığını ileriki bölümlerde göreceğiz.
7. Bölüm
“Senin de ilanını ben vericem Mehmet Karahanlı..” Polat’ın deniz kenarında sabah şafağında mavi gökyüzünde mavi tonlarında yürüyüşü aşırı nostaljik bir sahne. Resmen soba kokuyor sahne.
Aslan Akbey ile MIT’in birebir konuşmaları, Kuzey Irak konuşmaları, Talabani Barzani konuşmaları, bu dizinin gerçek hayata olan yorumlarını çok gerçekçi şekilde seyirciye sunuyor. Türkiye’nin pozisyonu konuşuluyor bu konuşmada. MIT’nin Aslan Bey’den talebi gerçek veriler ve Barzani’nin elindeki Türkmen Emin İzzet’i gizlice kurtarıp Türkiye’ye getirmek istiyorlar.
“İçerisi de bizim, dışarısı da bizim. Biz ufkumuzu geniş tutmak zorundayız.”
Tuncay Kantarcı’yı ilk defa bu bölümde görüyoruz. Nakliyeci Sefer’i azarlıyor bu bölümde, Kantarcı’dan izinsiz mal geçirdiği için. Nakliyeci Sefer’den 2 milyon dolar istiyor, onun tırını çevirdiği mal da Çakır’ın malları. O yüzden Kantarcı, sözleşmeyi dinlemiyor, ister Çakır ister Sefer getirsin, ona 2 milyon doların ödenmesi gerekiyor. Sefer’in ve Çakır’ın durumunu Kantarcı’ya ispiyonlayan kişi tahmin edebileceğiniz üzere Şevko.
Şevko Polat’tan bilgi almak istiyor. Bunun için Emmi’nin çay bahçesinin mahallesindeki birisine emir veriyor. O birisi de Seyfo Dayı’dan bilgi almaya çalışıyor aam Dayı durumu hemen anlayıp adamı kovalıyor.
Şevko’dan Çakır’a teklif. “Sen bana Polat’ı ver, ben sana 2 milyon dolar vereyim.” “Eğer Polat’ı bana vermezsen, Kılıç’a Polat’ı üstüme saldığını söylerim.”
Çakır’ın yazıhanesinde Çakır yokken Derya ile Polat’ın arasındaki muhabbet: Derya: “Sorma, sorunlar bitmiyor ki.” Polat: “Yapabileceğim bir şey var mı?” Derya: “Hıhı. 2 milyon doların var mı? (sırıtır)” Polat: “var.” ve o anda Çakır içeri girer. Derya şaşırır.
Polat, Şevko’dan aldığı 2 milyon doları Çakır’a teslim ediyor.
Bu bölümde Meral ve Nesrin detayına daha iyi bakıyoruz. İkilinin annesi detayını farkediyoruz. Meral yine kayboluyor.
Derya onu buluyor. Derya çok kaliteli kadın.
Çakır, Şevko’dan tapuları istiyor, karşılığında Polat’ı veririm diyor. Bu teklif Polat’tan geliyor. “Sırtını duvardan başka bir yere verme.”
Kabadayılık raconu Duran Emmi tarafından bu bölümde kesiliyor. Tabii Seyfo Dayı’nın rüyası. “İşte mert odur ki, yüreği kadar bileği ola.”
Bu arada Elif Eylül’ün kahvehaneye olan raconu da bu bölümde.
Ömer baba sahneleri benim için çok kıymetli. Ama orada anlatılanları burada yazmayı doğru bulmuyorum, dizide izlemek daha yararlı bence.
Derya ve Çakır otururken, Derya “abi, kimse iki kişi birden olamaz.” diyor. Tam o esnada Polat içeri giriyor. Detaylarla dolu harika bir dizi.
Çakır, Polat’a kumarhaneyi tanıtıyor ve o ünlü “Buralara gelmek hiç kolay olmadı Canpolat” tiradı ile kendi hayat hikayesini burada anlatıyor.
Sonra dışarı çıkarıyor ve Şevko’nun adamına Polat’ı yem ediyormuş gibi görünüyor. Ama aslında “bundan sonra dert çekme, tesbih çek” diyerek Polat’ın yere eğilmesini sağlayarak Şevko’nun adamının kendisini vurmasını sağlıyor. Böylelikle Şevko değil, Çakır savaşı başlatmış oluyor ve konsey de bu durumdan haberdar olacak ileride.
8. Bölüm
8. Bölümün Youtube yorumlarından bir kesit: “Asiyenin 25 yaşında ölmüş olması sebebiyle Laz Ziya’nın “benim için sen ölünce zaman durdu” diyerek saati 25 numaraya koymuş olması, Polat’ın kaybedecek bir şeyi olmadığı için tesbihi 0 üzerine koyması.” Kurtlar vadisi’nin en sevdiğim yanı böyle aşırı detaylarla dolu olması.
“Hem biz canımızdan olmadık, hem de Şevko iti savaşı başlatmış oldu. Emmi’nin kanı da davası da yerde kalmadı.” Çakır tapuları da almış oldu.
Elif Eylül, ses sistemi satan adamın yanında Çakır’a dava açıyor.
“Ne olursa olsun, öfken ve acın aklını gölgelemesin. O zaman daima kazanırsın.” Şevko’nun Çakır’ı vurmasından sonra Çakır Kılıç’ın yanına gitmişti ve bu söz Kılıç’ın Çakır’a nasihati. Kılıç, ben sadece kazanana nasihat veririm diyerek de ekliyor.
Karahanlı ve Kılıç arasındaki sohbetten önemli kesitler, Testere’nin Çakır karşısında olmasını istemeleri ve Çakır’ın Laz Ziya’nın damadı ve kumarhane iznini almasıyla birlikte Tombalacı’nın karşısında tehdit haline gelmesi.
“Sadece kumarı oynatan kazanır Kılıç. Sadece kumarı oynatan.”
“Bize lazım olan, tetikçi Çakır’ın kumarhane sahibi olup güç dengesi haline gelmesindeki arkasındaki hesabı çözmek. Gecenin kazanan kumarbazı sen ol. Kumarda kazanan yoktur, daima oynatan kazanır.” Aslan Akbey ve Karahanlı’nın sözleri ne kadar benziyor değil mi?
Testere: “Kılıç, anlamadığım nokta şu. Şevko kim? Çakır kim ki biz taraf oluyoruz?”
Kılıç: “Çakır Laz Ziya, Şevko Tombalacı.”
Polat ile Elif’in birebir buluşması ilk bu bölümde. Kanlıca tapularını Elif’e teslim ediyor.
Şevko, Polat’ı öldürmesi için bir kadın tutuyor.
Elif ve Hikmet anlamlandıramıyor Polat’ın karşılıksız tapu vermesini. Ömer Baba’ya danışıyorlar. Ömer Baba her zamanki hikayelerinden birini anlatıyor. Ben bu hikayelere değer veriyorum.
“İyilik yapandan şüphe duymayın, kötülük yapandan medet ummayın.”
Ve kumarhane açılıyor. Tüm büyükler orada. Büyüklerin kumarhaneye restoran tarafından girerken ki karizması harika.
Seyfo Dayı, alemi Polat’a tanıtıyor.
Erdal’ı ilk defa burada, kumarhane de Canan’ın sevgilisi olarak görüyoruz.
Şevko, kumarhane güvenliğine silahını vermeden giriyor içeri. Belli ki tetikçisine verecek o silahı.
Kumarhane açılış raconunda Polat kendini belli ediyor. “35 bin kat daha değerlendi.”
Derya’nın gözü Polat’ın üstünde. Bu yüzden ki tetikçi kadının hareketini anlıyor.
Ve bölüm sonu. Tetikçi Polat’ı vurmaya çalışırıyor ama beceremiyor, Polat ve Derya engelliyor bunu. Ama asıl olay şurda patlıyor, Meral, uyuşturucu içmiş bir şekilde babasını vuruyor herkesin ortasında. Bu özellikle Çakır’ın itibarı için kötü.
9. Bölüm
Çakır önce Meral’in infazını istiyor Memati’den. Sonra ise Polat’a saldıran kadının.
Memati racona uyarak kadına önce adını soruyor, öğrendikten sonra kafasına sıkıyor. Mükemmel detaylar bunlar.
Laz Ziya’nın doktor ve sağlık raporu kurşunlanma olarak değil, strese bağlı rahatsızlanma olarak belirtiliyor. Hastane de, doktorlar da onun emrinde.
Nesrin’in yalvarışı sonrası Çakır infazı iptal ediyor.
Polat, Ömer baba ve elif’le ne zaman aynı ortama girse onlar hakkında bildiklerini onlara söylüyor (kahveyi kaç şekerli içtikleri vb.) Mesela Polat’ın tapuları Elif’lere vermesi sonrası Elif ve Ömer Baba, Polat’ı ve Seyfo Dayı’yı mahalleye davet ediyor.
Bazı yazmayı gerek görmediğim yerleri atlıyorum.
Meral akıl hastanesine yatıyor.
Tombalacı, Şevko’yu kumarhane işinden çekiyor ve yeni bir seheme sokuyor. Sehem’de iplikçi, tuncay, şevko ve tombalacı var. Amaç, Kuzey Irak’taki kürtlere silah satmak.
“Kumarhane izni nasıl Çakır’a verildiyse, bu sehem izni de bize verilecek.” Aslında bu Şevko – Çakır savaşı değil, Tombalacı – Laz Ziya savaşı.
Aslan Bey’in Kuşçubaşı Eşref’in torunu olduğunu, Candan ailesiyle tanışmasını ve Ali Candan’ın nasıl Hariciyeci olmaya karar verdiğini Ömer Baba – Aslan Akbey diyaloğundan öğreniyoruz.
Laz Ziya, kızının, Meral’in infazını veriyor.
Tuncay ve Erdal’ın sınırdan geçerken yakalattıkları malları sayınca şok oldum resmen. Lav silahı bile var.
Nesrin ve Meral’in annesinin, yani Laz Ziya’nın eşinin akıbetini bu bölümde Nesrin, Çakır’a anlatırken öğreniyoruz. Çakır, Meral’in infaz iptalini Nesrin’in burdaki konuşmasından sonra veriyor ama bir sıkıntı var, Orhan (Laz Ziya’nın sağ kolu) çoktan gönderdi infazcısını Meral’in yanına.
Tulumu ilk defa bu bölümde duyuyoruz galiba.
Derya’nın Polat’tan yardım istemesi ve Polat’ın kabul etmesi üzerine Polat, Meral’i Laz Ziya’nın infazcısından kurtarıyor.
“Abim Laz Ziya’yı karşıma almam diyor.”
“Ben alırım.”
…..
“Meral’i çöz, gidiyoruz.”
10. Bölüm
“Daha kaç hayata tanık edicem, kaç hayat görücem, kaç hayata son vericem? hıh.. sonunu düşünen kahraman olamaz.”
Oy Asiye türküsünü ilk bu bölümde duymaya başlıyoruz.
Meral olaylarından sonra seheme geri dönüyoruz. Tuncay gümrüğü ayarladı, İplikçi de Şevko tarafından seheme alındı.
“Ankara zaman kaybetmek için, İstanbul zaman kazanmak için iyidir.”
Aslan Akbey Emin İzzet’in peşinde. Kuzey Irak konuşmalarını burada yazmıyorum, bölümü izleyin lütfen.
Erdal’ın Eren’e salça olmaya başlaması bu bölüm.
“Ne beyim ne efendiyim ulan. Çakırım ben Çakır!”
Şevko, Çakır’ın kumarhaneyi yolmak için 3 adam gönderiyor ama Polat’ın dikkati sayesine Çakır’ın eline düşüyorlar.
“Kimse benden çalamaz!”
Laz Ziya’nın adamları Çakır ve Polat’ın arabayı sıkıştırıp onlara eskortluk etmeye başlayınca Çakır mevzuyu anlıyor. Ve orada Çakır o ünlü “Ee sonra?” hikayesini anlatıp adamları öldürme planı yapıyor. Arkadaki “ee sonra?” dedikten sonra olan oluyor. Mükemmel bir sahne.
“Şimdi nereye gidiyoruz? Laz Ziya’ya..”
11. Bölüm
“Hasmın kapına gelecek kadar cesursa, sen de karşısına çıkacak kadar cesur ol.”
Çakır ve Laz Ziya’nın arasındaki buzlar bu karşılaşmada erimeye başlıyor.
Tüh! Öyle dedim ama unutmuşum o kısmı. Çünkü Laz Ziya, Şevko’dan Çakır’ı öldürmesini istiyor. Buraları unutmuşum.
Eren ve Elif arasındaki ilişkiye daha fazla dahil olmaya başlıyoruz. Eren Eylül kendini belli etmeye başlıyor.
Canan’ın kendisini reddetmesine sinirlenen Erdal, intikamını Eren aracılığı ile alacak. Eren’in senaryoya dahli bu şeklide.
“Memati.. Şevko’ya ait bütün mekanlarını bas. Hayatta kalmak istiyorlarsa bana tabii olmaları gerektiğini söyle..”
Şevko’daki akıllılığa bakın. Polat’ın değil, Derya’nın takip edilmesini istiyor. Polat’ı takip ederse yakalanacağını biliyor.
Polat’ın Hikmet ve Ömer Baba ile mahallede aralarına ilk girmesi bu bölüm. “Ölmediğini biliyordum Yusuf’um!” anlamı arıyorsanız bölümü izleyin:)
“Aldığım istihbarata göre Kuzey Irak’a uçaksavar satılacak.”
“Abine, Polat’ın elimde olduğunu söyle.” Şevko, Laz Ziya’dan aldığı emirle Çakır’a ulaşmak için Polat’ı kaçırıyor.
12. Bölüm
Derya, Meral’i Seyfo Dayı’ya bırakıyor.
Bazı küçük detaylar var, kurpiyerlerin fingirdeşmesi vb. ama onları burada bahsetmeyeceğim. Ana senaryoya bakacağım.
Canan Erdal’ın elinde. Elif, Eren’in Erdal’a sürüklenmesiyle uğraşıyor. Polat Şevko’nun elinde. Çakır ne yapacağını düşünüyor.
Polat, sevkiyat için yeni tırlar ayarlayan Nakliyeci Sefer’i Şevko’nun yanında görüyor. Orada anlıyor Kuzey Irak işinde Nakliyeci Sefer’in de olduğunu.
Laz Ziya, gazetelerden sehemin varlığının farkına varıyor ve araştırmaya başlıyor. Sehem arkada Tombalacı liderliğinde Tuncay, Nedim ve Şevko ile ilerliyor. Tüm bağlantılar ve geçişler tamam.
Tuncay, sağlık malzemeleri kaçakçılığı için Erdal’a şirket kurdurtuyor ve Erdal’da bu şirketi Eren’in üzerine kuruyor.
En nefret ettiğim sahne, Erdal’ın gerçek yüzü. Canan’a gelinlik giydirip tecavüz ediyor şerefsiz.
“Allah bize değiştiremeyeceğimiz şeyleri kabullenme gücü, değiştirebileceğimiz şeyleri değiştirme cesareti ve bu ikisi arasındaki farkı anlayabilme sağduyusu versin inşallah.” – Ömer Baba
Çakır Polat’ı kurtarmaya giderken polisler tarafından durduruluyor. Sebep, Elif Eylül’ün müzisyeni korumak için açtığı dava.
Nesrin, Meral’in yaşadığını öğreniyor çünkü Meral arıyor.
Aslan Akbey’in Emin İzzet Kurtarma Operasyonu bu bölümde. Emin İzzet dışındaki rehineler kurtarılıyor ama Emin İzzet götürülmüş bulunuyor.
Polat’ın ünlü nefes tuttuğu sahne bu sahne. “Daha iyisini yapabilirim..”
13. Bölüm
“Allah’ım, düşmanım da olsa kapıyı çalan erkek olsun.” Seyfo Dayı, Polat’ın çaldığı kapıyı açmaya giderken. Yeraltı dünyasının kadınlara bakış açısı yansıtılıyor dizide.
Aslanı yaralı bırakmayacaksın.
“Bir gecede hukuk devleti olduk!” Şevko’nun Çakır’ın davasına olan sitemi. Ülkenin durumuna harika gönderme.
“Polis değil, KGT!” Polat Alemdar, Nakliyeci Sefer’den sehemin uçaksavarlarının hangi plakalı tırlarla nereden Kuzey Irak’a taşındığını (İskenderun) öğreniyor ve Nakliyeci Sefer’i öldürüyor. Hemen ardından bu bilgiyi gizli şifreleme ile Aslan Akbey’e bildiriyor. Aslan Akbey o sırada Cizre’de Irak Milli Türkmen Cephesi Komutanı Halil Ahmet ile görüşme içerisinde. Bu görüşmeyi lütfen bölümden izleyin. Barzani’den, Özal’dan, hepsinden bahsediliyor ve çoğu gerçekleşen konular.
“Siz müsterih olun. Biz gerektiği zaman gerektiği yerde oluruz.”
Talabani savaşçı, Barzani diplomatiktir.
“Çakır ona Canpolat diyor. Artık ben de ona bir can borçluyum.” Nesrin, Meral’e kavuştuktan sonra.
Çakır’ın ilk mahkeme sahnesi bu bölüm. “Erkek adam küpe takmaz!”
Aslan Akbey, Mardin il sınırında uçaksavarların taşındığı tırları çeviriyor ve alıyor.
Elif Eylül, Çakır’ın adamları tarafından ele alınıyor. Çakır, yazıhanesinde tam Elif’i öldürecekken Polat elini tabancanın horozunun arasına sokuyor ve öldürmesine engel oluyor.
“Şu minicik İsrail, bomba atmadan bir şey yapmadan bu savaştan nasıl karlı çıkıyor Ömer Baba ya?” Deli Hikmet’in dedikleri çok fazla gerçeklik payı taşıyor.
“Devletlerin devletlere, insanların insanlara yaptığı budur: Önce baskı, sonra rahatlık.”
Şevko, dönen dolapları bir gazeteciye ulaştırmak istiyor. “Bizi yaşatmazlar..”
Laz Ziya, sehemin detayını İplikçi Nedim’den öğrenmeye çalışıyor. Sonra sehem işinin Şevko ile alakası olduğunu öğreniyor ve Laz Ziya, Şevko’nun peşine düşüyor.
Tombalacı’da tırların kaybından dolayı Şevko’nun peşine düşüyor.
Memati, Şevko’nun sağ kolunu öldürerek Şevko’yu öldürüyor.
Tombalacı, Şevko’nun aklanmak için ispiyonlarını teslim ettiği gazetecinin müdüründen Şevko’nun her şeyi ötmek istediğini öğreniyor.
Şevko’nun saklandığı hastanenin sahibi de Laz Ziya’ya haber veriyor.
Ve son. Çakır ve Polat asansörden yukarı çıkarken Şevko birisi tarafından aşağı atılıyor ve tüm gazeteciler Çakır ve Polat’ın resmini çekiyor.
Bu bölüm hem Şevko’nun, hem Nakliyeci Sefer’in sonu.
14. Bölüm
“Ne diyorsun Orhan? Kurtlar kocadı mı?”
“Estağfurullah abi.. O köpeklerin haddini bilmezliği.”
Mallar gitti. Tırlar gitti. Şevko öldü. Herkes gergin ve birbirine sarıyor şu an.
“Bu malları kaybeden, bizim de henüz bilmediğimiz üçüncü bir kişi var.” Karahanlı
Mesele avuç meselesi değil, avucunda para olanların meselesi. İsrail’in güçlü olmasının sebebi, Yahudi zekalarıyla parayı kullanıp Amerika meclisindeki adamları satın almaları.
Nizamettin, tarihi eser kaçırmak için konseyden izin alıyor.
Çakır’ın baktığı gazeteye bakın, Şevko’nun gazetecisinin adı Uğur Işıkçı. Bir şey dikkatinizi çekti mi?
Konseyde Çakır’ın sefirliği konuşulmaya başlıyor. Şevko’dan o koltuk boşaldığı için. Ama bu konu şimdilik erteniyor ve İstanbul Kılıç’a emanet ediliyor.
Aslan Akbey, MIT’ten uçaksavar operasyonunu gizliyor.
Şevko’nun oğlu ve Çakır&Polat arasındaki iletişim çok değerli bir sahne. Çünkü mafyanın arkaplanını, duygusal yönlerini de açığa koyuyor.
Erdal, Eren’i Elif’in evine bırakırken Elif’in evini, dolayısıyla Canan’ın yerini öldürüyor.
Memati, Derya’yı takip ettiriyor gizli gizli.
Tuncay ve Polat, cenazede tanışıyor.
“Sizce kim öldürdü?”
“Çakır’ın yanındaki adamı araştır. Daha önce gördüğüm türden bir adam değil, bunun şakası yok.” Karahanlı’nın Kılıç’a talimatı, Polat için.
Ve Çakır ve Polat’ın ünlü diyalogu:
“En büyük o mu?”
“En büyük o mu bilmiyorum ama.. Çok büyük!”
“Çok geziyorsun Erdal. Çok gezenin ayağına bok bulaşır.” Tuncay’ın Erdal’a söylediği.
Polat’ın ünlü “Derler” hikayesi bu bölümde. Sen bu kayığa bindin ya, vermesen de verdi derler..
“Beyefendi sigara içmek yasak!”
“Neyse parası veririz.”
“Duyduğum ismi, okuduğum yazıyı, gördüğüm yüzü unutmam” Polat Alemdar..
Adliye önünde Polat ve Çakır’ın ifadeleri harika.
Polat: “Biz yaşayanın da, ölenin de arkasından konuşmayız.”
Gazeteci: “Siz kimsiniz?”
Polat: “Yerinde ve zamanında konuşanlar.”
Laz Ziya, gümrükçünün de ifadesini alıyor. “Tuncay senden ne talep ederse anında Orhan’a bildireceksin.”
Memati, Derya ve Polat’ın Seyfo Dayı’nın evinde buluştuğunu görüp Çakır’a bildiriyor ve Çakır Seyfo Dayı’nın evini basıyor, kapısını kırıyor. O an Seyfo Dayı evde değil tabii, Polat ve Çakır birbirlerine silah çekiyorlar. Bu sahneyi her izleyişimde heyecanlanıyorum.
15. Bölüm
Yorumlardan bir kesit: “Bugünün tüm gençleri Deli Hikmet. Her şeyi biliyor olup hiçbir şey yapamamanın çaresizliği yüreklerimizi yakıyor.”
Çakır Meral’i görünce olayı yanlış anladığını farkediyor ve utanıyor, sinirleniyor ve gidiyor.
“Dost gibi olucam, dost olmayacam demiştim. Büyük konuşmuşum.” Polat, Çakır’ın sinirinden sonra Çakır’a daha bir bağlanıyor. Ama Çakır’a anlatmamakta haklı. Çünkü Çakır, Laz Ziya ile buluşuyor bu olay sonrası ve Meral’in yaşadığını mimikleriyle belli ediyor.
Laz Ziya, Çakır’dan sehemi kuranı bulmasını istiyor.
“Aç adam para kazanır, açgözlü adam hiçbir şey kazanamaz” Tuncay Kantarcı
2003’de yayınlanan bu bölümde Tuncay ve Erdal’ın maske, çin ve SARS virüsü konuşmasını izleyin. Tam olarak Simpsonlar gibi öngörmüşler.
MIT, Aslan Akbey’e baskı kuruyor uçaksavarların yerini öğrenmek için. Aradaki konuşmaları buraya yazmıyorum, baya derin konular ve yazılması uzun mevzular. Ağırlıklı olarak Kuzey Irak Savaşı etrafında dönüyor.
KGT’nin içinde köstebek var.
“Benim verdiğim bilgiler kadar ufkunuz olsaydı Amerika Orta Doğu’da askeri bırak çoban gezdiremezdi.”
Erdal’ın psikolojisinin kısır olduğu için bozuk olduğunu farkediyoruz bu bölümde. Eşiyle olan tartışmasından.
Aslan Akbey, köstebeğin olduğunu ve dikkatli olunması gerektiğini Polat’a sinemada bildiriyor.
Tuncay, Nakliyeci’den önce Seyfo Dayı’nın Nakliyeci Sefer’i soruşturduğunu farkediyor.
“İkinci İbrahim Telemen vakası Şevko’nun olayı..”
Laz Ziya Tuncay ile ortak oldu. Çünkü uçaksavarların yerini almak için strateji üretiyor. Gümrükçüyle yaptıkları anlaşma da var.
İplikçi Nedim banka alıyor. Nedim’den daha önce bahsettik mi hatırlamıyorum.
Aslan Akbey’in MIT’in istediği Irak’taki Şii yapılanması hakkında Ömer Baba’dan bilgi alması çok ilginç.
“Bu bölgede dengeler çok çabuk değişir Aslan Bey..” Anlattığı Kerbela hikayesi de çok etkileyici.
“Sen kırıldığın için ben sana geldim. Şimdi sıra sende.” Polat, kumarhanede Çakır’ın yanında.
Tuncay, Seyfo’nun kaldırılıp sorgulanmasını istiyor.
Laz Ziya Tuncay’ın işini bozuyor, bakanlık denetleme yapıyor. Tuncay’da bu bozulan işin ait olduğu şirketi (ki o da Erdal’ın Eren’in üstüne yaptığı şirket) bozmasını istiyor. İşte Eren’in başının yanmaya başlaması bu şekilde başlıyor.
“Hasret mi zor, vuslat mı..”
Elif’le Polat’ın Kız Kulesi önündeki bankta ilk oturuşunu görüyoruz. Bu sahneleri çok seviyorum..
Seyfo Dayı’nın vuruluyor ve Elif’in arabasına bindirerek hastaneye gidiyoruz.
Erdal, Eren’i bir yere kapatıyor Canan’a ulaşmak için.
Çakır geliyor hastaneye. Küslük bitiyor.
“Sen benim bebeğimi çaldın, ben de senin kardeşini.” Erdal’dan Elif’e.
16. Bölüm
Nerde buluruz bu iti? Çakır ve Polat, Seyfo’yu vuranları ve Erdal’ı aramaya başlıyor. Ayrıca Sehem’i de çözmeye çalışıyorlar.
“Bize söven bizdendir de bize sövdüren bizden değildir.”
Çakır ve Polat, Tuncay’la konuşmalarında Erdal’ın alınmasını istiyor ve o esnada Polat mimiklerden anlıyor Tuncay’ın Seyfo’yu vurdurduğunu. Sıyrıktan dolayı.
Çakır – Meral – Derya barışıyor artık.
“İkinci teskerenin geçmemesi bizim için çok kötü oldu.” Karahanlı’nın Başbakan ile görüşmesi. Bir diziden daha fazlası.
“Adamın hikayesinde her şey var ama yaşayan tanığı yok. Bir tek Leyla. Lübnan’dan araştıralım” Karahanlı, Polat’ın Emniyet bilgilerini okuyor.
“Banka almak niyetindeymişsin..” Karahanlı’dan İplikçi’ye. Irak pazarındayız. Nakite ihtiyacımız olacak, epey paranı alırım.
“Sizle görüşmem tamamen nezaket niyetinedir. Siz de biliyorsunuz ki KGT hiçbir müsteşarlığa veya kuruma bağlı değildir.” Aslan Akbey,’in MIT’in ikinci adamının uçaksavarların yerini inatla sormasından dolayı verdiği cevap
“Aman Aslan Bey, biz Amerika ile bozulan ilişkilerimizi İsrail ile düzeltmeye çalışıyoruz..”
Tuncay, Erdal’ı tımarhaneye gönderiyor, Polat ise şirket işini araştırıyor.
Tombalacı, Tuncay’ı Laz Ziya’ya karşı dolduruyor.
Laz Ziya, yıllar sonra Nesrin’in (Çakır’ın) evini ziyaret ediyor. Torunlarını görüyor. Amaç Meral tabii.
Pusat Çakır’ın Laz Ziya’ya raconu çok komik 😀
Polatlar Erdal’dan bilgi almaya gidiyor ama Erdal deli takliti yapıp aklanıyor.
Ve bölümün sonunda Tuncay’ın arabası yolda taranıyor.
17. Bölüm
“Hangi kansız kanımızı döktü lan Abidin?”
Tombalacı Kumarhane’ye habersiz geliyor. Sehemin Laz Ziya’yı kurduğunu söylüyor, ortalığı karıştırmaya çalıştırıyor, kayınpederine dikkat et diyor.
Bu bölümde Erdal iyice kafayı yemeye başlıyor, babasının yaptıklarını da görüyoruz bu bölümde.
“Bir ömür ihtiyarlamak istemiyorsanız umudunuzu hiç kaybetmeyin benim güzel kızlarım..”
“Sehemi kim kurmuş, Şevko’yu kim öldürdüyse Tuncay’ı o vurmuştur” diyor Laz Ziya.
“Ülkelerin dostları yoktur, çıkarları vardır.” Aslan Akbey…
“Kahpelik gizli yapılır, gizli kalmaz Seyfo. İlk geçmiş olsuna kim geldiyse o..”
“Şimdiki savaşlar sopayla yumrukla değil akılla siyasetle yapılıyor.” Ömer Baba.
Çakırla Polat, Tuncay’a ziyarete ilk gidenin Tombalacı olduğunu görünce anlıyorlar Tuncay’ı Tombalacı’nın vurdurttuğunu.
Polat, Erdal’ı tongaya düşürerek çıkmasını sağlıyor.
Meral, Laz Ziya’nın evine kaçıyor. Bu esnada Asiye’nin dişçi hikayesini anlamaya başlıyoruz, bulanıklıklar gidiyor. (Tabii ilk defa izleyen için. Ben birkaç defa izlediğimden anlıyorum durumu)
Tuncay Karahanlı ile görüşüyor ve niye vurulduğunu soruyor. Testere’nin tahminiyle Karahanlı Testere’den Çakır’a gözdağı vermesini istiyor. Bakın şimdi olaylar nerelere bağlanacak ileride. Testere’nin Çakır’a gözdağı vermesi önemli.
Kılıç: “Ben Çakır’ın yaptığı kanaatinde değilim.”
Karahanlı: “Ben de.. Büyük devletler küçük devletleri nasıl yönetir biliyorsun Kılıç, krizle. Altta daima kriz olacakki üst daima kurtarıcı olarak gözüksün.” Şimdi Karahanlı’nın neden böyle olaylara göz yumduğunu anlıyoruz.
Aslan Akbey’in önemli belgeleri teslim ettiği teşkilatın ikinci adamı, bu bilgileri Amerika’ya satıyor. Bu görüşmeyi Aslan Akbey basıyor ve adamı gözaltına alıyor.
Canan, Eren’in olduğu depoya gidiyor, Erdal’da peşlerinden. Sonrası ise bölüm sonu:)
18. Bölüm
18. Bölümden iki yorum kesiti:
“Polat, Şevko için “Konuşturmaya gittik.” deyince Testere o efsane “Bu âlem kimsenin kimseyi konuşturduğu âlem değildir, herkesin birbirini susturduğu âlemdir. Bu âleme göre hareket etmediniz.” repliğini söylüyor. 13. bölümü hatırlarsanız, hastaneye girerlerken, Çakır Polat’a “Bir anlaşma yapalım Can Polat: Sen konuştur, ben susturayım.” demişti. Böylelikle, Çakır’ın bu âleme ait olduğu, Polat’ın ise olmadığı belirtilmiş oluyor. :)” @aleladebiri
“Polat’ın testere için böyle bi psikopatın bu raconu bilmesini şaşırdım. Hitler almanyasında Gestapo’nun cinayet işaretidir bu kağıt bırakma usulü demesi ve 45.bölümde testerenin kavgam kitabı okuması” @m.siddiksahin7245
Testere Necmi’nin eliyle 3 yapması, okuduğu kitabın Kavgam olması, Testere’nin Nazi Almanya’sına olan ilgisini gösteriyor.
Devam edelim. Bölüm başı, Erdal’ı vuran ve Eren’i alıp kaçıran kişi Abidin.
“Tuncay Abi’ni de seni de geberticem! Beni sattınız!” Erdal iyice psikopata bağlıyor.
Laz Ziya ve Meral konuşmasıyla özel hayatlarına daha çok dahil oluyoruz.
Laz Ziya’nın bahçıvanının Meral’i kestiği ve baş parmağının kesildiği sahne bu sahne.
Tuncay, kendi işlerinin bozulmasından Laz Ziya’yı sorumlu tutmaya başlıyor. Dengeler değişmeye başlıyor anlaşılan
Pusat’a okul çıkışı birileri tarafından bir kağıt veriliyor. İleride anlayacağız kimin olduğunu.
“Bu bin yıllık devlet sizin gibi düşünce kısırı adamları nasıl o koltukta oturtuyor?” Aslan Akbey – Teşkilatın 2. Adamı sorgulaması bu bölüm. “Bağımsızlıkmış. Hadi canım sen de. Sizin beni dinlettiğiniz o aletler bile onların hediyesi.”
“Senin davranışın benim sana yaklaşımımı belirleyecek.”
“Mafyayı çökertmek için içeri adam sızdırdığınızı biliyorum.” Teşkilatın ikinci adamının Aslan Akbey’e yönelttiği. Sorgu detaylarını bölümden izleyiniz.
Çakır’ın Polat’a Testere’yi anlatması bu bölüm. Gestapo’nun raconunu Testere de yapıyor.
“Ben çalıştığım adamları her şeyiyle tanırım. Her duruma karşı her şeyi hesap ederim.” Karahanlı’nın CIA ajanına olan söylemi.
“Karşımızdaki adam hesapladığımızdan daha güçlü.”
“Daha akıllı demek daha doğru olur. Aklı da şu, düşmanının taktiği ile düşmanıyla savaşıyor.” Karahanlı ve Kılıç’ın söylemleri.
Çakır’ın Polat’ın tavsiyesi ile Testere’ye verdiği racon harika. Boş kağıt kalem. “Ne demek bu?”
“Kaderimizi siz yazarsınız, siz çizersiniz, siz belirlersiniz. Nasıl isterseniz.”
“Eğer bunun dışında bir cevap vermiş olsaydın seni de sülaleni de öldürürdüm Çakır.”
Testere, Çakır ve Polat’ı İstanbul’dan kovuyor.
Eren kurtarılıyor Çakır ve Polat tarafından. “Saol abi vurmuş kadar olduk.” Çakır’ın Elif’ten avukatı olmasını istemesi bu sahnede oluyor.
Teşkilatın ikinci adamı Ufuk Bey, ilaçlarla intihar ediyor. Ama intihara dair bulgu yok.
19. Bölüm
Seyfo Dayı’nın anlattıklarıyla Tombalacı’nın karısını ve İsrail bağlantısını öğreniyoruz.
“Eren’in davasındaki adamı şişlemişler.”
Meral’in ağzından Oy Asiye türküsünü bu bölümde dinliyoruz.
KGT ve Aslan Akbey, teşkilatın gözünden düşüyor ve Ankara’dan uyarı geliyor.
Tombalacı, İplikçi’den paralarını alıyor.
Meral ile Nesrin telefonla konuşurken Testere’nin tehdit zarfının konusu geçiyor. Bunu, üçüncü bir telefon ile dinleyen Laz Ziya deliriyor ve Testere’nin mekanını basıyor. Testere’nin kapısını Orhan’ın açması detayına dikkat, burada kastedilen racon “Bu mekan da benim” raconudur.
“Çakallar sürüye dalmış, biz burada çoban köpekliği yapıyoruz Orhan! Çabuk hazırlanın, çıkıyoruz.”
Çakır’ın müzisyenle olan davası, müzisyenin parayı alıp çekilmesiyle kapanıyor.
Kılıç, Polat’ın hikayedeki Leyla’yı Lübnan araştırması için ülkeden kovulan, Aslan Akbey’in açığa çıkardığı o casustan rica ediyor.
“Bak koçum, sen kısa pantolonla ananı kesersen ben 3000 kişiye racon kesiyordum..”
“Dostum olmaz, hasmım yaşamaz..”
“O Tombalacı şişkosuyla çok geziyorsun Necmi, ikiniz bir İstanbul’a sığarsınız da bir mezara sığmazsınız.”
Testere ve Laz Ziya birbirine düşmeye başladı. Plan işliyor.
Erdal, ifade için gelen polisin kıyafetini çalarak hastaneden kaçıyor. Herkes onu öldü bilirken.
“Bu memlekette en ucuz şey adam satın almak Abidin. Bir sonraki sevkiyatı ihbar et, bakalım Laz Ziya ne tepki verecek?” Tuncay da Laz Ziya’ya karşı hareket sergiliyor.
Testere, Tombalacı’dan Çakır’ı yok etmesini, kendisinin de Laz Ziya’yı yok edeceğini belirtiyor.
Bu sırada Aslan Akbey’in adamları, CIA ajanını öldürüyor.
Yine aynı anda Çakır ve Polat İplikçi’nin mekanını basıp, adamlarını öldürüp İplikçi’yi konuşturuyor. “Sehemi kim kurdu?” Mallar, Ester Hish adına sipariş verilmiş. Ya birisinin karısı olarak sipariş edildiyse? Tombalacı’ya.
Memati, sokakta müzisyeni kaldırtıyor.
Aynı sırada Erdal, eşinin evini basıp onu öldürüyor. Erdal artık tutulamayan bir makineye dönüştü.
Çakır ve Polat, İplikçi’den aldıkları bilgileri Laz Ziya’ya iletiyor.
“Güvenliğim tehsis edilene kadar İplikçi elimde kalacak.”
“Bundan böyle 3 canız.” Laz Ziya, Polat ve Çakır’ı kanatları altına alıyor.
20. Bölüm – 1. Sezon Finali
“Ben hukuk istiyorum, ceza istiyorum, kanun istiyorum.” Laz Ziya, durumu konseye açıyor ve ortam geriliyor.
“Lan ben senin itibarına bir zarar mı getirdim mi ki, sen bana kansızlık ettin Tombalacı? Senin karının ismini duymasaydım, senin yaptığına inanmazdım.”
“Bu alemde karısının lafıyla, adıyla iş yapan adam, karı muamelesi görür!” Laz Ziya’nın bu sözünden sonra tüm konsey kendine çeki düzen veriyor. Ortam gergin.
“Haya dünyasında yaşıyorsun! İyice bunadın..” Tombalacı – Laz Ziya savaşı resmileşti. Karahanlı’nın “Otur yerine!” ile oturuyor.
“Her şeyi masa başından öğreniyorsan benim Kurtlar Vadisi’nin içinde ne işim var?”
“Bilgiyi masa başında alıyorum. Ama icraatı sahada gösteriyorum. Senin vadide olma sebebin bu. Önemli olan bilgiyi masa başında almak değil, onların durumuna çomak sokmak önemli.”
“Şevko saolsun.”
“Şevko sağ olsaydı bunlar olmazdı.”
“Bu yüzden mi öldürdün şef?”
Anlamaya başladınız mı Şevko’yu kimin öldürdüğünü:) Devam edelim.
“Şevko’yu öldürenle silahları yok eden, aynı.” Karahanlı’nın kurduğu cümle.
“Söyle bakalım nerede açık vermişiz?” Polat, Şevko’yu Aslan Akbey’in öldürdüğünü nasıl anladığını Aslan Akbey’e anlatıyor.
Mükemmel bir sahne.
“Bizim bir amacımız var. Bu amaca ulaşana kadar karşına çıkan herkes hayatıyla bu hizmeti gerçekleştirmezse, ölümüyle bu hizmeti gerçekleştirecek.”
“Sıra kimde şef?”
“Sıradaki düşmanında.”
Samuel Vanunu’nun İsrail’den sehem işini araştırması karşılığı İplikçi Nedim’in serbest bırakılmasını istemesi dolayısıyla Çakır, İplikçi Nedim’i serbest bırakıyor.
Karahanlı: “30 sene önce yapamadıklarını şimdi yapmaya çalışıyorlar.”
Kılıç: “Bi 30 sene daha çalışırlar.”
Karahanlı: “Herkesi böyle birbirine düşürürlerse 30 yıl sürmez.” Oyun kilitlendi.
“KGT’yi yeraltına çektik. Tüm kurumlar ve kişiler tarafından lağvedildiği bilinecek. Artık yalnızız.”
“Karahanlı daima ister ki meyve olgunlaşsın, ağaçtan kendi düşsün.”
Ara sahnelerde Polat – Elif ilişkisinin ilerlediğini görüyoruz.
“Benim gözümde Çakır artık bitmiştir. Son diyeceğimi diyeceğim.” Tombalacı, konseyde Çakır’ın muhatap alınmasından çok sinirli.
Canan, Tuncay Kantarcı’ya çıkıyor.
“Benim de hayatta kimim var, bi Abidin’im. Beni bir tek o seviyor..” Buradaki detay önemli. Tuncay, ayağını uzatırken yanlışlıkla Ayet-el Kürsi’ye doğru uzatıyor. Sol bacağını uzatıyor. Bu ayrıntıyı unutmayın.
Bu arada Seyfo Dayı, Tuncay’a bilenmiş. Tam olarak iyileştiği için tabancayı alıyor ve Tuncay’ın mekanını basıyor.
Erdal, Canan’ı takip ederek Hikmet’in evini basıyor ve Hikmet, Erdal’ın eline kaynar su dökerek onu dövüyor. Ama Erdal yanındaki silahı alıp Hikmeti sırtından (omurga tarafından) vuruyor.
O sırada Seyfo, Tuncay’ı sol bacağından vuruyor. “Sen kalem efendisiyken ben beştaş için adam vuruyordum.” “Mekandan adam aldırıp racon bozdun.”
Yine aynı sırada, Laz Ziya Meral’in odasına elinde silahla giriyor. Sonra kamera Orhan’a bakarken içerden silah sesi duyuluyor.
Eren tutuklanıyor, Hikmet hastaneye götürülüyor. Erdal kaçtı. Elif bunları görünce kumarhaneye gidiyor yardım istemeye.
“Avrupa Birliği Uyum Yasaları’nın 6. paketi de meclisten geçerse, Türkiye dünyadaki gizli güçlerinin tamamını şeffaflaşma derdine ülkeye geri çekmek durumunda. İşimiz zorlaşıyor şef. İmkansız sadece zaman alır.” Aslan Akbey, Karahanlı’nın otelinde adamlarından biriyle yemekte. Kumar oynuyor. Eğer tanınırsa, operasyon iptal.
“Abiye haber verin, Tombalacı kalabalık geliyor.” Memati bunu diyor ama haber veren adam, Çakır’a “abi Tombalacı geldi” diyor. İki cümle arasında dünya kadar fark var.
Çakır, Tombalacı’nın karşısında önü ilikli, Polat ise elleri arkasında bağlı ve önü iliksiz duruyor. Bu duruş biçimleri bile iki karakterin durumunu gözler önüne seriyor. Tombalacı ters laf etmeye başlayınca Çakır, önünün iliğini bozuyor.
“Ne Çakırmış bee..”
“Üstümüze gelen Laz Ziya’dan fırça yiyor. Laz Ziya’dan fırça yiyen üstümüze geliyor. Bizim kimseye devredecek bir malımız yok.”
O sırada Karahanlı ve Aslan Bey arasındaki diyalog:
Karahanlı: “İyi akşamlar, sizinle tanışıyor muyuz?”
Aslan Akbey: “Sanmıyorum.”
Asıl senaryonun bu ikili arasında döndüğünü farketmeye başladınız mı?
“Hasım geldin hasım geliyorsun. Azdan az çoktan çok gider. Diyecek lafım yok.” Çakır bunu söyledikten sonra Tombalacı: “Ocağını söndüreceğim.”
O sırada Elif, olanları anlatıyor Polat ve Çakır’a.
Ve o ünlü sahne. Kumarhane baskını. Türkiye’nin en iyi sezon finalinin en iyi sahnesi. “Deryaaa!!!!!!” Bu sahneyle kapatıyoruz sezonu. Bu sahneyi her izlediğimde şok geçiriyorum ya. Hani GTA Vice City’de Malibu’yu tararsın ya, onun gibi. Hiçbir çekincesi olmayan bir sahne. Bunları yazarken bile tüylerim diken diken.
Ve 2. Sezona Başlıyoruz – 21. Bölüm
Polat Alemdar’ın seslendirmeni değişti, artık bundan sonraki tüm bölümlerde Umut Tabak seslendirecek. Ayrıca Polat Alemdar daha ciddileşti ve karakterine büründü.
Bu arada 21. bölüm’e geçmeden önce söylemeliyim ki, Kurtlar Vadisi’nin harika bir incelemesi var. Erlik kanalı’nda izleyebilirsiniz.
Bir de blogumun şu aralar okunan en çok yazısı, Mehmet Ali Birand 32. Gün Belgeselleri, yakın tarihi anlamak, dolayısıyla Kurtlar Vadisi’ni anlamak için çok önemli. Onu da şu yazımdan okuyabilirsiniz.
Bağlantılarımızı yazdık, şimdi devam edelim. Bence Kurtlar Vadisi’nin en iyi sezonu. Kurtlar Vadisi 2. Sezon, 21. Bölüm ile başlıyor, hadi bakalım.
Bölüme, kumarhaneden yaralananların ve öldürürenlerin ambulansa taşınmasıyla, kalabalıkla başlıyoruz. Müziğiyle, çekimiyle eşsiz bir sahne.
“Süleyman Çakır’a ait olduğu bildirilen illegal kumarhane, otomatik silahlarla tarandı.”
Oktay Kaynarca’nın oyunculuğu müthiş bu bölüm. Sanki harbiden Derya onun kardeşiymiş gibi oynuyor.
“Asiye’yi susturdum, türküsünü susturdum, kafamın içindekini susturamadım.”
“Baba, kumarhaneyi basmışlar! Eniştemin durumu ağır!”
Ambulanstakilerden Polat’a: “Yaralanın nesi oluyorsunuz?”
Polat, Elif’ten ötürü: “Maalesef hiçbir şeyi..”
“Her halükarda savaş başladı..”
“Savaşları ben başlatırım, ben bitiririm Kılıç..”
Yeni karakterin kilidini açıyoruz. Erdal, Hikmet’i vurduktan sonra babasına, Abuzer Kömürcü’ye gidiyor.
“Baba, ben geldim.”
“Niye geldin lan it? Çay koy!”
Tombalacı, Çakır ölmediği için sinirli.
Abi bu nasıl oyunculuk ya. Çakır’ın gözleri, hastanedekilerin telaşı, konuşulan terimler. Bölümün ilk yarım saati boyunca tüylerim diken dikendi ve hiç inmedi.
Ve arkadaki eşsiz müzik ve Çakır’ın söz diye bağırışları ile, Derya ölüyor.
“32 kişi öldü. Sırf sen şu anda olduğu gibi Elif’i düşündüğün için 32 kişi öldü. Eğer sen şu anda olduğu gibi Elif’i düşünmeseydin senin o adamları farkedip öldürmen 6 saniye ve 6 kayıpla sonuçlanırdı.” Aslan Akbey, Polat’a kızgın.
“Senin benim kaybedecek bir şeylerimiz oldukça, bu ülkenin kaybedecek çok şeyleri olacak Polat Alemdar.”
Polat, Elif duymuyorken Elif’le dertleşirken Polat’a dönüşmesine büyük sitem ediyor kendi kendine.
“Eksik iş yaptın itibarından oldun. İşini tamamla hayatından olma.” Testere’den Tombalacı’ya. Ortalık karıştı.

“Can almamı istemeseydin, canımı almazdın. Nasıl istersen.” Çakır, Allah’a da sitem ediyor hem ambulansta hem morgda.
“Bir kişiyi öldürebilmek için 32 kişiyi öldürdün. Türkiye’den herkesi, hakimi, savcıyı üstümüze çektin. Sonuç, ne istediğini yapabildin, ne de istediğimizi yaptın.” Karahanlı, Tombalacı’yı azarlıyor ve Azerbaycan’a gideceksin diyor. Tombalacı itiraz ediyor.
“Benim isteklerim, senin isteklerinden önce gelir. Ne şansını zorla ne de sabrımı.”
“Herkes 17 devlet kuruldu diye övünür, kimse 16’sı niye battı diye düşünmez.” Bu bölümde ilk defa Doğu Bey’i görüyoruz, Aslan Akbey ile görüşürken.
“Uçaksavarları sakladın. Amerikalıyı öldürdün. İkinci adam elinde ölü kaldı, birinci adam elinden zor kurtuldu. Senin için daha ne yapayım?” Doğu Bey aslında Aslan Akbey’in birinci sezonda yaptıklarını özetliyor.
“İstanbul’dan bir emriniz var mı?”
“Karıncayı incitme.” Doğu Bey, bunu Aslan Bey’e diyerek ne kastetmiş olabilir? Araştırabilirsiniz:)
“Ben size aksi bir emir verene kadar Azerbaycan uçağında hep sorun çıkacak. Çakır ölmeden bir yere gitmek yok.”
Tombalacı bir taktikle kendi adamını ortopediye sokmayı başarıyor ama Aslan Bey’in adamları bunu engelliyor.
Tuncay, Seyfo’dan intikam almak istemiyor çünkü ortalık çok gergin ve karışık.
Hikmet suskun. Hiç konuşmuyor ve tekerlekli sandalyeye mahkum. Bunun sebebini bazı komplo teorisyenleri şöyle açıklamış: Zamanında Kurtlar Vadisi ülkenin gerçeklerinden çok fazla bahsettiği için, özellikle 1. sezonda, diziye sürekli “susun, konuşmayın, ceza veririz” tarzında tehditler gelmiş. Bunun sonucunda, dizide derin devleti açıkça konuşan karakter olan Deli Hikmet, suskunluğa vurmuş ve devlete karşı bir tepki olarak yansıtılmış. Bu arada gerçekleri söyleyen bir karakterin Deli lakabıyla lanse edilmesi de ayrı bir detay.
Elif uyanıyor.
Eren hapiste.
Karahanlı, Çakır’ın durumu için Laz Ziya’ya gidiyor. Laz Ziya’dan intikam için beklemesini söylüyor.
“Torunum büyümeden bana o şişkoyu ver.”
Derya’nın cenazesinde Polat, imamın suikastçi olduğunu farkedip ortadan kaldırıyor.
Çakır’ın Deryanın toprağına sarılırken tulum girmesi, saatini çıkarıp “zaman seninle durdu Derya” demesi. Bunları yazarken bile tüylerim diken diken oluyor.
Ve Çakır teslim oluyor…
22. Bölüm
Bölüm başlangıcında Elif’in yürümeye başladığını, doktor terimlerini, Polat’ın yeni saç imajını görüyoruz. Ayrıca Necati Şaşmaz’ın oyunculuğunda da gözle görülür bir gelişme var ilk sezona göre.
Çakır’ın olayı gazetelerde İkinci Susurluk olarak yansıyor.
Çakır’ın Eren’i kendi koğuşuna aldığını görüyoruz. Amaç, Eren’i korumak.
Karahanlı ve Kılıç, ihalenin ve dosyaların Çakır’da kalmasını istiyor.
Aslan Bey’in yeni kimliği kitapçılık.
Polat, Hikmet’le ve Elif’le olan anılarını biraz kurgulayıp onlara anlatıyor. Çok tehlikeli iş, resmen operasyonu tehlikeye atıyor burada.
Bence Deli Hikmet anlıyor Polat’ın Ali olduğunu.
“Neden DGM’de yargılanıyorum avukat?”
—
“Teşkilat’ın İki Silahşörü var mı?”
“Hoşgeldin..”
Polat ve Aslan Bey yeni mekanda ilk defa buluşuyor.
“İşler kötü. Birileri Çakır’ı piyasadan siliyor. Kimse haraç vermiyor. Polisin, basının gözü üzerimizde.”
“Bak Polat Alemdar. Çakır bizim için hiçbir şey. Ama operasyon için çok şey. En tepeye çıkabilmemiz için Çakır’ın omzuna ihtiyacımız var. Ama şu anda Çakır’ın dik durabilmesi için senin omzuna ihtiyacı var.”
Şahin Ağa bu bölümde devreye giriyor Kılıç’ın yönlendirmesi ile. Çakır’ın korunmasını istiyor.
Hüsrev Ağa, ekstazi işine girmek istemiyor. Bu Karahanlı’nın canını sıkıyor.
Tombalacı ve Karahanlı, Azerbaycan işini konuşuyor. Ama Karahanlı sinirli Tombalacı’ya karşı.
Polat, Memati, Seyfo Dayı Tombalacı’ya karşı planlar yapıyor. Polat ekibi yönetiyor ve emirler vermeye başlıyor. Kumarhanede ölen bir kurpiyerin babasının Çakır’ın yazıhanesine gelmesiyle anlıyoruz bunu.
Tombalacı, Şahin Ağa’nın adamlarından birini satın alıyor Çakır’ı öldürmek için. Ayrıca İplikçi’den paraları toplamaya başlıyor Tombalacı.
Şahin Ağa, Çakır’a hoşgeldin diyor. “Her ne kadar namın tedbir ise de tedbirine katkımız bulunsun.”
“Eyvallah. Namımızın büyüklüğü, dostlarımızın büyüklüğündendir.”
Hüsrev Ağa, Tombalacı’nın Azerbaycan’a para çıkarmaya başladığını Laz Ziya’ya söylüyor.
Polat, Memati, Seyfo Dayı, Deve Tuncay’a Tombalacı’nın parasını soruyor, özellikle Polat, imaj değiştirip tehditvari konuşuyor.
Polat, Dayı ve Memati İplikçi’den de bilgi alamıyor. Son durak Laz Ziya.
“Paraya sıkışmışsınız.. İhtiyacınızı giderdiyseniz diyecek bir şey yok, gidermediyseniz haberiniz olsun, Tombalacı parasını İplikçi’den çekiyormuş bu akşam.”
Elif, Canan’a söylüyor: “Ama bu adam Çakır’ın yanında tam bir salon adamı, benim yanımda tam bir şövalye, Erdal’ın peşinde tam bir avcı. Bir gözü çok merhametli Ömer Baba gibi, bir gözü de çok acımasız Çakır’dan daha fazla.”
Üçlü, Tombalacı’nın paralarına operasyon düzenleyip paraları alıyor. “Şişko patronuna Polat Alemdar’ın selamını söyle. Çakır’ın cezaevindeki her günü için ona ceza kesicem..”
Polat, Tombalacı’nın adamlarını sokaklara asıp kumarhanede ölenlerin ailelerinin sokaklarına asıyor ve “kızının / oğlunun katili cezasız kalmadı” yazıları asılıyor.
Savcı, 3 cinayeti Çakır’ın üstüne yıkıyor ve Çakır’ın tutukluluk hali devam ediyor.
Polat’ların icraatini gazeteciler soru sorunca anlayan Çakır, Canpolat’a göz kırpıyor. Mükemmel sahne.
23. Bölüm
Seyfo Dayı paraları yatağının altında saklıyor.
Eren ve Çakır arasındaki muhabbet:
“Abi özgürlükten daha önemli ne olabilir?”
“Onurun koçum. onurun.”
Savcı, Hakim’e “bir sirk kuracağım” diyor. Bu sirk, Çakır’a, Memati’ye, Polat’a, Seyfo’ya yalan söylemek ve içlerini kuşkulandırmak, birbirlerine düşürmek.
Canan, Polat’ın ve Erdal’ın dosyasını emniyetten alıyor. Polat’ın dosyasını Elif için, Erdal’ın dosyasını kendi için istiyor.
Tombalacı, içerideki adamı tuzak olarak kuruyor aslında. Asıl olayı Ferman ile. Ferman, Tombalacı’nın Azerbaycan’dan getirttiği bir adam. İçeri girecek, Tombalacı’nın önceden ayarladığı adam Çakır’ı vurmaya çalışırken onu öldürecek ve Çakır’ı kurtaracak. Böylelikle Çakır’ın yanına sızacak. Ferman, içeri girmek için ise Polat’ın sağ bırakıp Tombalacı’ya selam gönderdiği adamı öldürüyor.
Polis ekibi toplamaya başlıyor. Memati’yi alırken geçen diyalog çok iyi, polis Memati’ye racon kesiyor:
“Sizi alıyoruz.”
“Kimliğini göreyim.”
“(yeleğini gösterir) Görmüyor musun?”
“O gömleği 26 milyona dikiyorlar.”
polis kimliğini gösterir. Sonra Memati,
“Ne sebeple gidiyoruz?”
Ve polisin raconu:
“Terzinin ismi lazım.”
Polat, Ali’yken Hikmetle olan muhabbetlerinin aynısını anlatıyor. Hikmet kesin anlamıştır bu olayı. Zaten Polis Polat’ı almaya geldiğinde Hikmet Polat’ın silahını alıyor sarılma bahanesiyle. Aralarındaki derin muhabbet ilginç.
Polis sonra bunları serbest bırakıyor savcının isteğiyle. Çünkü savcı bir oyun kurdu.
Polat, Karahanlı’nın dikkatini çekiyor. Kılıç, araştırması sonucu bir şey bulamıyor ve bunun üzerine Karahanlı, Polat’ın takip edilmesini istiyor. Ayrıca Karahanlı, Testere’den ekstazi işine girmesini istiyor. Ve Hüsrev Ağa’nın profesörlerini öldürmesini, Laz Ziya ile yakınlaşmasını istiyor.
Erdal’ın hamile kadını kaçırıp babasına evli diye gösterme sahnesi bu bölüm. Detayını vermeyeceğim siz izleyin lütfen.
Ferman’ın içeri girme sebebi olarak Rock Hudson dendiğini söylüyor efsane replik.
Ester Ricsh’i ilk bu bölüm görüyoruz. Aslan Akbey Tombalacı’nın evini izlerken.
Memati ve Polat arasında, Polat:
“Aşk?”
Memati, “İstemem, o beni öldürür.” Yüzlerce bölüm sonra Pusu’da Memati, kendi düğününde ölüyor. Alın size detay.
Yukarıda Erdal’ın hamile kadını babasına götürdüğünü söylemiştik. Abuzer Kömürcü numarayı yemiyor çünkü Erdal’ın kısır olma sebebi kendisinin attığı dayaklar bunun farkında.
Çakır, Laz Ziya ve Hüsrev Ağa’nın kendisini ziyarete geleceklerini öğrenince söylediği cümle:
“Ya derdimize derman, ya katlimize ferman.”
Mehmet Karahanlı, Ester İsch, Nedim Malik. Derin konsey. Aslan Akbey takipte.
“Yaralı da olsa kurt, çakal değildir. Kurt, yalnız da değildir.” Laz Ziya’nın Çakır’a sözü.
“Büyüğünü bilen büyüğünden büyüktür.” Hüsrev Ağa’nın Çakır’a sözü.
“Sırtını duvardan başkasına çevirme.” Laz Ziya bunu Çakır’a derken bir yandan Şahin Ağa’ya bakıyor. Duvardan kastı Şahin Ağa.
Testere, Meral’e pikap alıyor. İlk karşılaşmaları ve tanışmaları bu bölüm gerçekleşiyor. Ayrıca Testere Necmi, pikapı Meral’in evine göndererek Laz Ziya’ya bir nevi racon kesiyor. Kurtlar Vadisi ilk 97 bölüm’ün en sevdiğim yanlarından biri de tek sahne içerisinde işlenen birden çok detay.
Kuzey Irak’ın bölünmesinde Azerilerin Amerikaya desteğini Karahanlı yönetiyor. Tombalacı’nın kaybettiği 50 milyon doları İplikçi’den temin ediyor. İsrail bağlantılarını Ester, gerisini Karahanlı hallediyor. “Güneyde Amerika komşumuz oldu. Doğuda da İsrail olacak..” Karahanlı çok mutlu.
Tuncay’ı polisler ifadeye çağırıyor. Sebebi, hamile bir kadını dövmesi.. mi? İftira arkadaşlar çünkü Erdal o kaçırdığı kadına kendini Tuncay Kantarcı olarak tanıtıyor.
Seyfo Dayı’ya baskın yapılıyor. “Para nerde?” “Dün gece Tombalacı’nın anasıyla yedim.”
Ferman, Çakır’a suikast yapmaya çalışan adamı engelliyor. Şahin Ağa çok utanıyor çünkü suikast yapmaya çalışan adam kendi adamı.
“Edepsizlik sana yapılmıştır. Ama benim mekanımda, benim satılmış adamımla yapılmıştır. Kanı sana helaldir, cezası bana. Destur var mı?” Şahin Ağa’nın burada öfke ve utanma duygusunu bir arada yaşayarak yansıttığı duygu muazzam ötesi.
“Kardeşliğimize adaktır. Bismillah destur.”
Çakır, tesbihini Ferman’a vererek onu arasına aldığını belirtiyor.
Aynı zamanda Seyfo Dayı, kendisine baskın yapan ve döven adamlara parayı göstermek için Duran Emmi’nin yanındaki mezara götürüyor. Polat bunu tahmin edip Memati ile birlikte adamları öldürüyor ve Seyfo Dayı’yı kurtarıyor.
“O bu değilde Dayı, siftahsız ölecektin ona çok üzüldüm:)” Müthiş bir sözle kapanıyor bölüm.
Bu bölümden bir yorumu eklemek istiyorum, yorum “batuhanguler1227” adlı bir kullanıcıya ait.
“36:26 da Aslan Bey, “Goliath limandan çıktı” diyor, Goliath Çanakkale Savaşı’nda batırdığımız en güçlü ve en büyük savaş gemilerinden biridir. Askerlerimiz ona Kocakarı lakabını takmışlardı, hatta ve muhakkak batması gerekiyordu. Çok büyük kayıplara ve zararlara sebep oldu, Muavenet-i Milliye adındaki savaş gemimiz tarafından batırıldı. Bu geminin batması savaşın seyrini değiştiren olaylardan biriydi. İngilizler geminin batmasına inanamadı belki de çünkü Osmanlı onların gözünde savaşı kesinlikle kaybedecek taraftı ve Osmanlı’nın onların en büyük silahlarından birini yok etmesi onlar için şok etkisi yapmıştır. Burada Aslan Bey’in Goliath yani diğer bir deyişle Kocakarı limandan ayrıldı demesi güzel ve ince bir gönderme olmuş.”
24. Bölüm
Savcı, soruşturma için özel oda ve ekip tutuyor. Aslan Akbey de Polat’a odanın dinlenmesi için böcek veriyor.
“Adalet orda değil, burda!” Çakır’ın çocuğa tecavüz eden şerefsizi kendi koğuşuna aldırıp öldürdüğü sahne bu bölümde. Ciğerim soğuyor bu sahnede resmen. Adalet orda değil, burda!
“O sapığı burada istiyorum lan! Benim koğuşuma gelecek.”
“Bu mikrobu millete sen musallat ettin, şimdi sen yok edeceksin.” Canan’ın Tuncay’a Erdal hakkında raconu. Hamile kadını arabadan atmıştı ya, o kadın polise gidip Tuncay’ı getirtiyor o yüzden.
Eren anlıyor hapishane hayatını. Eren aslında Türk gencini temsil ediyor. Bu tür hayatlara özenen ama bu tür hayatlara girince hayatı kararan gençler.
Deli Hikmet konuşmuyor ve sinirli.
Polat, Elif’in Çakır’ın avukatı olmasından rahatsız. Daha doğrusu bu işlere girmesinden rahatsız.
Tuncay ve Canan anlaşıyor. Tuncay, Abidin’i Canan’ın emrine veriyor. Komik bir diyalog aralarında:
“Şu işten bir kurtulayım, deve keseceğim.”
“Estağfurullah abi..”
Rahat yerde rahat konuşursun. Adam bu işi çözmüş. Savcının olaylara yaklaşımı çok profesyonel, konuşturabilecek gibi ekibi.
Savcı, kumarhane ekibine yalan senaryolar ve montajlar oluşturup “ya ötersin ya da tüm her şeyi senin üzerine yıkarım.”
Elif, Çakır’dan Çakır’a dair detayları alıyor. Sadece Karahanlı’yı yani büyükleri öğrenemiyor.
“Ferman abi, oradan kalk.” Eren, Ferman’ın Çakır’ın koltuğuna oturmasına sinirli.
“Çok rahat, çok profesyonel”
Polat sorguda. Bu sahneye bayılıyorum ya. Çok rahat, çok profesyonel.
Savcının Polat’la konuşması daha resmi ve nazik, Memati ile konuşması daha sert. Herkese ayrı muamele yapıyor. Memati’nin sorgusunda Memati’nin neden Çakır’a itaat ettiğini öğreniyoruz.
“Çakır’ın sağ kolusun. En güvendiği adamsın. Peki, bu Polat nereden geldi de Çakır’ın ortağı oldu?” Savcı işini biliyor ve ekibi birbirine düşürüyor.
Savcı, Seyfo Dayı’nın içine Duran Emmi’yi Polat’ın öldürebileceği kurdunu düşürüyor.
“Savcıya bak. Kabus gibi üstüme çöktü. Kontsavcı da ilk defa görüyorum.” Savcı, Aslan’ın işini zorlaştırıyor.
“Mafyanın bütün kurallarını yeniden yaratacak bu herif. Hiçbir geleneği yok.” Savcının Polat hakkındaki düşüncesi.
Elif Eylül ve Savcı arasındaki tartışma ile hukuki bir sürü terim öğreniyoruz.
“Ne sevdiğim için yaşayabiliyorum, ne vatan için ölebiliyorum.” Polat dertli.
Savcı son yemi atıyor Çakır’a. “Otopsi raporuna göre kız kardeşiniz iki aylık hamileymiş.” Bu sahneleri ilk izlediğimde çok korkmuştum Çakır ve Polat’ın arası bozulur diye.
Polat’ın otobanda son hız araba sürüp Elif’i telaşlandırıp en son kamyon arkasında yazan “Elif’im Noktalandı” tabelasının önünde durması bu sahne. Yeni aşk bu şekilde doğuyor. Çünkü Polat çok sinirli, Elif’in mafya avukatı olmasından. “Yeter, dur artık.”