Hem Garantici, Hem Risk Alan Biri Olmak

Risk almak, bir işi yaparken sonucu tam kestirememek olarak algılanabilir. Yani kumar oynamaktır. Garantici olmak ise, bütün planları yapıp, her şeyi ayarlayıp ilerlemektir. Benim yaptığım ise, garantici olup kumar oynamak. Peki ne demek bu ?

Benim riskim, üniversite sınavından sonra başladı. Fen lisesinden mezundum, son iki sene çok çalıştık ve arkadaşlarımın çoğu iyi sıralamalara girdiler. Ben ise verdiğim emeğe göre gerçekten çok kötü bir sıralamaya girdim. Eğer risk alma gibi bir durumum olmasaydı, mezuna kalacaktım ve gerçekten hiç istemeyerek ders çalışmaya çalışıp, daha iyi bir sıralama yapmaya çalışıp kariyer planımı ona göre düzenleyecektim. Ama ben pek de alışık olunmayan bir şey yaptım.

Yazılım yapıyorum, üretmeyi seviyorum, medya / tarih / oyun sektörü üzerine şirket kurmak istiyorum. Şimdi bunlar, diploma olmadan da yapılabilenecek şeyler. Diploması olan adam 2 yılda yapar ama ben 4 yılda yapabilirim diye düşündüm. Daha fazla çabalarsam belki daha erken de yapabilirim. Benim riskim buydu. Şirket kurmak isteyerek mezuna kalmadım ve bilgisayar öğretmenliği bölümünü yazdım. İstanbul ve Yıldız Teknik Üniversitesi faktörlerini kullanarak, kendimi geliştirerek bir yerlere gelmeyi istedim, bu riski göze aldım. İşte benim riskim buydu.

Garanti kısmı ise, İstanbul’a geldiğim andan itibaren her işimi plana, takvime, kanvasa oturttum. Ne zaman hangi etkinliğe, hangi zirveye gideceğim, hangi projeyi geliştireceğim, hangi projeyi geliştiriyorsam onun ne zaman biteceği, her şey belliydi. Eğer aksilik olacaksa, o planların alternatifi de yazılıydı. İşte, bu da garantici yanımı ortaya çıkarıyor. Yani hem risk alan, hem garantici bir insan olmamın olayı, riskini aldığım faktörü garanti yollarla ilerletmekten geçiyor.

“En büyük risk, hiç risk almamaktır.” | Zuckerberg

“En büyük risk hiç risk almamaktır. Değişen dünyada başarısız olması kesin olan bir strateji varsa, o da risk almamaktır.”

Zuckerberg bu sözü söylerken risk hakkında ne anlatmak istemiştir ? Aslında bir şey anlatmak istememiştir, direk doğru olan bir şeyden bahsetmiştir. Riske girmek dediğimiz şey, değişen dünyada tahminlere dayalı girdiğimiz eylemdir. Asıl başarılı olan projeler, kullanıcıların ne istediğini bilip girdiğiniz projelerdir.

Kullanıcıların ne istediğini bilmek derken şunu kastediyorum, projenizde başarılı olabilmeniz için kullanıcının ne istediğini bilmemesi gerekiyor. Çok komik değil mi ? Kullanıcı, ne istediğini bilmeyecek ama siz kullanıcının ne istediğini bulacak ve onu yaratacaksınız. İnsanlar her yerde fotoğraf çekildiğinde bunu başkalarıyla paylaşma arzusuna sahipti, fakat bilmiyorlardı. İnstagram bunu ortaya çıkardı. İnsanlar tuşlu telefonlardan kurtulmak istiyorlardı fakat bunu bilmiyorlardı. iPhone bunu ortaya çıkardı. Bu tür birçok örnek verilebilir, anladınız zaten ne demek istediğimi.

Demem o ki, riske girmek bu noktada devreye giriyor. Kullanıcıların ne istediğini bilmek tahmin etmek demektir, riske girmek demektir. Başarı dediğimiz kavramda az önce bahsettiğim gibi elde ediliyorsa, başarı yolunda riske girmek kaçınılmazdır.

Başarı Kazanmak İçin – “Beklenen gün gelecekse, çekilen çile kutsaldır.”

"Beklenen gün gelecekse, çekilen çile kutsaldır"
“Beklenen gün gelecekse, çekilen çile kutsaldır”

Hayatımızda gördüğümüz birçok başarı sahibi insan var. Başarılı derken öyle sınavdan yüz almış, ne biliyim iki madalya sahibi olmuş kişiler değil. Gerçekten ömrünü dünyayı değiştirmeye adamış, insanlığın yararına harcamış kişiler. Bu kişiler bu amaçlarını gerçekleştirdiklerinde, yani başarılı olduklarında, kişiyi araştırmayan insanlar onun sadece yaptığı başarısını görürler. Ama kişiyi araştırırsanız, örneğin Steve Jobs biyografisini okursanız, başarılı insanların ne çileler çektiğini görürsünüz. Ama sonunda ulaştığı başarıyı, refahı, mutluluğu görünce ‘bu adam ne çile çekerse çeksin buna değer bence’ dersiniz. Nedir bu çileler ?

Başarı yoluna giderken hiçbir şeyinizi garanti altına alamazsınız. Risk almanız gerekir.

Eğer bir şeyden şüphe duymuyorsanız, risk olmadığını görüyorsanız, bilin ki yanlış yoldasınız. Başarı yolunda hayatınız riskle geçmek, garanti altında olmadan geçmek lazımdır.

Başka şeylere odaklanmayacaksınız.

İşinizin üstündeyken Face’ye girip dolanmayacaksınız. Sevgilinizden gelen mesajı cevaplamayacaksınız. Zuckerberg Facebook’u yaparken o zamanın sosyal medyası MySpace’de takılmıyordu. Jobs iPod tasarlarken sabah akşam Walkman’in de müzik dinlemiyordu. Odak bu hususta çok önemlidir.

Sabredeceksiniz.

Her şey hemen olmayacak. Flappy Bird bir anda ünlü olmuş olabilir, ama sizin uygulamanız, sizin web siteniz bir anda ünlü olmayacak. Buna göre hareket etmeniz gerekir.

Yeri gelecek başarısız olacaksınız. Hüsrana uğrayacaksınız.

Uygulamanıza, web sitenize reklam verdiğiniz yerden ban yediğiniz zamanlar olacak benim gibi. Yaptığınız bir oyun tutmamış olacak. Yeni bir tane yapacaksınız. Web sitesi beğenilmemiş olacak. Konsepti, tasarımı değiştireceksiniz. Başarısız olunca pes etmeniz demek, gerçek başarısızlığa ulaşmanız demektir. Pes etmezseniz, siz aslında başarısız değil başarılı olma yolunda bir adım daha ilerlemişsiniz demektir.

Çaba sarfedeceksiniz.

Tek başarısızlıkta bitirirseniz, çaba yok demek olur. Üşenmeyeceksiniz. Amaçlarınız uğruna, dünyayı değiştirmek uğruna, elinizden gelmeyen çabayı bile sarfedeceksiniz.

Bazı değerlerinizden fedakarlık edeceksiniz.

Amacınız uğruna fedakar olacaksınız. Risk alırken bazı şeyler kaybedeceksiniz. Ama emin olur ki başarıya ulaştığınız o an, feda ettiğiniz şeylere değecek, emin olun.

Başarı işte böyle elde ediliyor sevgili okuyucular. Elon Musk, Jobs, Tesla, böyle başarılı olmuş adamlar, böyle dünyayı değiştirmiş adamlar. İnsanların nasıl gördüğüne bakmayın, siz sadece amacınıza odaklanın.