Squid Game 2. Sezon İncelemesi

Son zamanlarda Netflix’te gördüğüm, dikkat çeken bir olgu bu. 2. Sezonda da baş göstermiş. Gerçek hayatın tasviri metoforlaştırılıyor. Bu dizide aynı. En başta “bizi öldürmeyin” diyenler, sonradan parayı görünce karşı ekibi öldürmek için yemin ediyor. Kendi hayatını yaşamaya çalışan, kadın olmak isteyen bir erkek, trans bir birey, olaylar ilkelleşince Maslow’un ilk aşamasına kadar inip büyük bir erillik sergiliyor. İnsanların hayatları boyunca yeni katmanlar oluşturup olay örgüsü ölüm ve çıkara indirgendiğinde bu katmanları nasıl yok ettiği çok güzel anlatılmış. Ayrıca paranın insan hayatından maalesef genelde önemli olduğunu bilmek lazım. Dünya çok kötü bir yer ve bunu bilmek gerekiyor. Dünyada “yaşamak için öldür” ve “ya avsın ya avcı” sistemleri çalışıyor, her ne kadar yöntemler değişse de.

Onun dışında, düzen değiştirmeye çalışan bir birey üzerinden anarşinin metaforu yapılsa da, gerçek dünyada olduğu gibi şöyle bir gerçek var, ailelerden gelen bazı şanslar ve maddiyatlar var ve bu böyle gidiyor. Evet, ailesi fakir olup kendisi zenginleşen çok fazla insan var ama bu çok uzun sürmüyor. Bu düzen, 100-200 sene bozulsa da yıllar boyu, genel olarak asla bozulmayan bir düzen. Kapital düzenin yıkılması pek mümkün değil ve insanlar ne yazıkki aile şartlarının ve çevresinin verdiğiyle yaşıyor. Üste çıkmak pek mümkün olmuyor.

Dizide bir diğer dikkat ettiğim nokta, LGBT’nin duygusallaştırılıp dikkat çekilmesi. Sürekli LGBT propogandası yapan Netflix’in bu yapımda perspektifini değiştirmesi iyi olmuş.

Son olarak, iç savaş ve devrim metaforları da yerinde kullanılmış dizide. “Siz benim düşmanım değilsiniz” cümlesi, devrim metaforuna en iyi örnek olmuş.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top