Türkçe’nin Sırları – Nihat Sami Banarlı Notlarım

Bu yazımda, Türkçe için başyapıt bir kitap olan Türkçe’nin Sırları’ndan beğendiğim alıntıları ve düştüğüm notları sizlerle paylaşacağım.

Notlarım ve Alıntılarım:

“George Orwell, 1984 adlı romanında, milletleri “dil yıkımı”yla çökertip birtakım “sürüler” haline koymak isteyenlerin hedeflerini ve hikayesini yazmıştır. Orwell da böylece bir dil yıkımında söz etmiştir.”

“Kelimeler, milletindir.”

“Çocuklara, ninnilerden başlayarak öğreteceğiniz en güzel şey Türkçe’dir.”

“İbrani şiiri, Davud Peygamber’in de kullandığı mizmar isimli bir sazla söyleniyordu. Davud’un ilahilerine Mezamir denilmesi, eski Türklerin şiirlerini “kopuz”la söylemesi, dillerin daha ilk devirlerinde “söz”e “musiki katmak” ihtiyacındandır. Hatta bazen sazdan ziyade “kafiye” ve dile ses katan diğer ahenk unsurları da olasıdır. Böylelikle Türkçe, şiiri yalnız sazla değil, dilin kendi mimarisi içinde de musiki ile söyleyen bir milletin lisanıdır.”

“Ataların bize miras bıraktığı en güzel iki şeyden biri bugünkü Türk vatanı ise, ikincisi Türkçe’dir.”

“Seni yıkmak için önce onu yıkmanın lüzumuna inanan düşmanlarının yardımcısı olamazsın !”

“Biz asla unutmamalıyız ki Türk Dili’nin son inkılabı, Atatürk’ün sarıldığı Güneş – Dil hamlesidir.”

“Esasen yeryüzünde hiçbir kültür ve medeniyet dili, hiçbir zaman özdil olmak taassubuna ve basitliğine iltifat etmemiştir.” Burda Banarlı, hiçbir dilin özünü korumadığını / koruyamadığını ve korumanın olanaksız olduğunu belirtiyor.

“Görülüyor ki dillerin kelimeleri değil fakat sesleri millidir, her dilin kendi iç ve dış musikisi millidir.”

“Türkçe, daha Orta Asya’daki kuruluş asırlarında bile, “özdil” değil, bir “imparatorluk dili” idi.”

“Milletlerin olduğu gibi, kelimelerin de bir tarihi vardır.”

Malherbe, Fransızcayı, yüksek ve çok güzel sesli bir “şiir dili” haline koymak için bilgiyle, şuurla ve en mühimi sabırla işlemiş, müstesna bir şairdir.”

“Türçenin bir ‘fiil zenginliği’, bir ‘cinas zevki’ ve bir ‘kafiye an’anesi’ vardı ki bunlar, Türkçeyi şiir dili olarak kalkındırmaya yeter zenginlikler ve inceliklerdi.” burda Banarlı’nın Türkçe’nin zenginliğine tekrardan ne denli önem verdiğini görüyoruz.

“İkinci Dünya Harbi yıllarındandır ki Türk dili, şimdi hayli aydınlanmış bulunan birtakım yıkıcı sebeplerle baltalanmaya başlamış ve Atatürk’ün Dil İnkılabı soysuzlaştırılarak yurdumuzda vahim bir dil hastalığı yaratılmıştır.”

“..Türkçede “kelimelerin izdivacı”, dallarında türlü çiçekler açmış, yeşil bir cennettir ki orada milli zevkimizin yarattığı daha böyle ne çiçekler derlenir.”

“İstanbul’u Türk yapışımızla ‘ev’i, ‘su’yu, ‘yasa’yı, ‘sıra’yı veya ‘para’yı Türk yapışımız arasındaki fark ne ? İş yalnız almakta değil, alınana milli damgayı vurmaktadır.” Burda, kelimelerin millileştirilmesi sonucu oluşan raks etkisinden bahsediliyor. Mesela güzel bir yemekten bahsederken lokum lokum gibi bir söylemde bulunmamız, Türkçenin çok manalı durumundan ileri gelir.

“Unutmamak lazımdır ki Fuzuli hemen bütün şark edebiyatının ‘gerçek şiir’ vadisindeki en üstün şairidir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir