Fahrenheit 451 kitabında, alışagelmiş olduğum bilim kurgu klasiklerinin yanı sıra, garip bir etkiye büründüm. Dünyada tek bir kitap kalmış olsa ve o kitap Fahrenheit 451 olsa, bu dünya için bir kazanç olabilir. Kitaplarla ilgili okuduğum en iyi kitap çünkü.
Guy Montag, işini seven bir itfaiyeci. Televizyonun ve teknolojinin hüküm sürdüğü bu karanlık dünyada okuma eylemi ise yok olmak üzere zira itfaiyeciler yangın söndürmek yerine ortalığı ateşe veriyor. Velhasıl Montag’ın işi ise, yasadışı olan üretimlerin en tehlikesini yakmak: Kitaplar.
Montag yaptığı iş üzerine tek bir gün bile düşünmüyor ve tüm zamanını televizyonla kaplı odalarda öldüren eşi Mildred’le beraber ömür geçiriyor. Ancak yeni komşusu Clarisse ile tanışmasıyla tüm hayatı değişiyor. Kitapların değerini kavramaya başlıyor, tüm bildiklerini sorguluyor.
“İnsanların, uğruna canlarını feda etmeyi göze aldığı bu kitapların içinde ne var ? Gerçekten farkına vardıktan sonra bu karanlık toplumda artık yaşanabilir mi ?”